Ancak doğal ve beşeri olaylar bu değerlerin oluşumuna nasıl katkı sağladıysa bir o kadar da zarar vermiş ve vermeye devam etmektedir.Bu olumsuzluklar,geliştirilen çeşitli restorasyon ve koruma teknikleri sayesinde minimize edilmekte ve belli ölçülerde başarılı da olunmaktadır.Ama turizme 1980 li yıllardan bu yana önem vermeye başlayan Türkiye'de tüm değerlere ulaşmak zor olup ciddi bir bütçe ve zaman gerektirmektedir.Bu nedenle Türkiye'nin bir çok yerinde sit alanlarında olumsuzluklar göze çarpmaktadır.
Bu olumsuzluklara örnek vermek gerekirse;Çatalhöyük'e (UNESCO - kalıcı listede) Çumra ilçe merkezinden ulaşımın olmaması,Çanakkale sınırları içinde bulunan Alexandria Troas'ın yıllardır terkedilmiş halde olması,doğal bir set gölü olan Uzungöl'ün etrafına duvar örülüp asfalt dökülerek tüm güzelliğinin yok edilmesi,hala öylemi bilmiyorum ama yakın zamana kadar Assos'ta hayvanların otlatılması,ekoturizm açısından önemli bir bölge olan Karadeniz'de çok sayıda HES'in inşaa edilmesi....şeklinde birkaç tanesi sıralanabilir.
Bu toprakların doğal ve kültürel sit alanlarına sahip çıkmak, ilgili bakanlıkların,yerel yönetimlerin,STK ların ve bireysel olarak tüm vatandaşların ortak görevidir !!!!
Bu paylaşımın sebebi ise Türkiye'deki kültürel miras potansiyelinin yüksek olması,diğer yandan bunlara verilen zararın ya da verilmeyen önemin bir o kadar büyük olmasıdır.
Türkiye'deki potansiyelin yüksek oluşunun en önemli göstergelerinden biri de UNESCO'nun Dünya Mirası Listesi'nde yer alan 15(kalıcı) + 60(geçici)= 75 doğal-arkeolojik-kültürel değerdir (2016 Şubat).
Bu kültürel-arkeolojik ve doğal sit alanlarının maalesef Türkiye'nin her yerinde aynı değeri görmediği de bir başka üzücü gerçektir.
Ayrıca kurumlar arasında da bu anlamda farklılıkların bulunduğunu da söyleyebilirim.Sözgelimi Kültür Ve Turizm Bakanlığı'nın UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne sokmak için çaba sarfettiği bir değer , bulunduğu ilçenin yerel yönetimi tarafından kaderine terk edilebiliyor.Ya da yöre insanının değer verip sahip çıktığı bir bölgede yol,inşaat ya da maden ocağı açılabiliyor.Maalesef benzer örnekleri çoğaltmak mümkün...
Bir başka sorun da restore etmeye , güzelleştirmeye ya da koruma altına almaya çalışırken yapılan yanlışlardır.Ehil olmayan ellerin yetki ve becerilerini aşarak yapmaya çalıştıkları düzenlemeler maalesef fayda sağlamaktan çok geri dönüşü mümkün olmayan tahribatlar yaratmaktadır,üstelik yapılan onca harcama da boşa gitmektedir.
Diğer yandan olumlu gelişmeler de yok değil, örneğin; sayıları artan cittaslowlar,Bozcaada'da korunan üzüm bağları,UNESCO Dünya mirası listesine dahil olan yerlerin sayısındaki artış,Doğu Karadeniz'de ev-aile pansiyonculuğunun gelişmesi bunlardan sadece birkaçı ancak başta da belirtildiği üzere yazının temel amacı olumsuzluklara dikkat çekmektir.
GÜRHAN CANDAN